Kütüphane - Nitelikli Diğer Yazı ve Kitaplar İçin

Aydınlanma

Aydınlanma, 17. yy'da İngiltere’de yaşayan kimi düşünürlerin görüşlerinden etkilenen Avrupalı ve özellikle Fransız düşünürlerin görüşleri sonucu, 18. yy'da başlayan ve 19. yy'ın başlarında sona eren, Avrupa ve Amerika başta olmak üzere bir çok ülkede etkili olan düşünce akımına verilen isimdir. Aydınlanma, İngilizce olarak “Age of Enlightment”, “Age Of Reason”, Almanca olarak “Aufklärung”, Fransızca olarak “siècle des Lumières” tabirleri ile ifade edilmekte olup, ortaçağın karanlık düşüncelerine karşı ortaya çıkan ve akıl yolu ile ulaşılan bilgi, tecrübe ve düşünceleri ifade etmektedir.

https://www.thoughtco.com/thmb/SUVr_dhNZUaajwwPFmUBKioSKl8=/3783x2448/filters:fill(auto,1)/reading-voltaire-s-tragedy-l-orphelin-de-la-chine-at-madame-geoffrin-s-salon-painted-in-1812-by-gabriel-lemonnier-1743-1824-oil-on-canvas-129-5-x196-162278848-58e6e3323df78c516266d3a6.jpg

Aydınlanma düşüncesinin başlıca amacı; dünyevi ve toplumsal hayatın, yerleşik gelenek ve dini inançlar yolu ile değil, bilimsel metoda dayalı araştırmalar sonucu elde edilen, akli bilgi ve deneyimler yolu ile kavranması, açıklanması ve idare edilmesine yönelik olarak toplumun dönüşümünü sağlamaktır. Aydınlanma hareketi, Batı uygarlığının kültürel, siyasi ve idari yapısında önemli değişiklikler meydana getirmiş; özellikle Kilise ve mutlaki rejimler ile mücadele etmiştir.

Toplumsal hareketler kökü ve sonu olan hareketlerdir; her toplumsal hareket bir önceki toplumsal haretin sonucu ve devamı, aynı zamanda bir sonraki toplumsal hareketin de başı ve nedenini oluşturur. Aydınlanma da böyledir. Aydınlanma hareketinin kökleri, Avrupa’da 15. ve 16. yy'da yaşanan Rönesans’a uzanır. Bilindiği üzere “yeniden doğuş” anlamına gelen Rönesans; kâğıt ve matbaanın icadı, coğrafi keşiflerden sonra Avrupa’da gelişen burjuvazi, İstanbul’un fethinden İtalya’ya giden bilim adamlarının etkisi ile başlamış ve bunun sonucunda bilim ve teknik alanında gelişmeler yaşanmış, hür düşünce ve yeni sanat anlayışları ortaya çıkmış, skolastik düşünce yerini akılcılık ve bilimsel düşünceye bırakmaya başlamış, gözlem ve deney önem kazanmış, Avrupa’da bilim ve teknik alandaki gelişmelerin önünü açmıştır. Bunun sonucu olarak özellikle İngiltere’nin 17. yy'da kolonileri vasıtasıyla özellikle ticari açıdan son derece gelişmiş olması, toplumsal bakımdan da gelişmini hızlandırmıştır.

Uzun ve orjinal ismi ile “The Royal Society of London for the Improvement of Natural Knowledge”, kısa ve Türkçe ismi ile İngiliz Kraliyet Akademisi, bilime yönelik olarak alanında uzman bir topluluk olup 1660'da oluşturulmuş ve 1662'de resmen kurulmuş olan bilim topluluğudur. İngiltere Kralı II. Charles tarafından açılışı yapılmıştır. Topluluk, İngiliz hükümetine karşı devlet yardımı alan ilmî bir uzman olarak görev yapmaktadır.

https://astelus.com/wp-content/viajes/Edificio-de-la-Royal-Society-en-Londres.jpg

Aydınlanma’nın ilk tohumlarını atan İngiliz filozof Francis Bacon’dur. (1561 – 1626) Bilgiye deney yolu ile ulaşılabileceğini savunan ampirizm (deneycilik) ekolünün kurucusudur. Üzerinde vurgu yaptığı husus bilimsel metottur. Filozof, bilim adamı, devlet adamı, avukatlık, adalet bakanlığı gibi bir çok şapkası bulunmaktadır.

Aydınlanma’nın kurucusu olarak tanımlanan Joch Locke da (1632 – 1704) İngiliz’dir, İngiliz Kraliyet Akademisi üyesidir. Klasik liberalizmin kurucularındandır, ampirizm akımının üyesidir. Aslen Locke, Bacon’un fikirlerini takip etmiştir. Eserleri ile bilgi felsefesi ve siyasi felseye büyük katkılar sağlamıştır. Yazıları Voltaire ve Jean-Jacques Rousseau’yu etkilemiş, ayrıca Amerikan devrimcileri de Bağımsızlık Bildirgesi’nde onun fikirlerine atıf yapmışlardır. Bireyin hayata, “tabula rasa” diye adlandırılan boş bir zihin ile geldiğini ileri sürmüştür.

https://i.pinimg.com/originals/ea/54/7e/ea547e6439d87fb1e57af05c80ba08d1.jpg

https://i.pinimg.com/originals/0f/b7/ab/0fb7abcf7ca88b9f0d73a1f933dfd3d5.jpg

Yine İngiliz Isaac Newton da (1642 – 1727) fizikçi ve matematikçi olarak ortaya koyduğu temel fizik kuralları ile dünyanın tabi olduğu temel bilimsel kuralları belirlemesi bakımından önemlidir. Optik ve cebir alanlarına da katkı sağlamış; simya ve İncil üzerinde derin çalışmalar yapmıştır. Newton, Bilimler Akademisi’nin başkanlığına kadar yükselmiştir.

Bu noktada İngiltere’de 1688 yılında meydana gelen Şanlı Devrim (Glorious Revolution) ya da Kansız Devrim’e (The Bloodless Revolution) de kısaca değinmekte fayda vardır. Muhteşem Devrim olarak isimlendirilen olay, İngiltere Kralı 2. James’in, İngiliz parlamenterleri tarafından tahttan indirilip yerine Hollandalı 3. William’ın getirilmesine verilen addır. Bu olayı takip eden 1689 yılında İngiliz Parlamentosu’nda Haklar Bildirgesi (Bill of Rights) imzalanmış ve krala karşı meclisin yetkileri, parlamentoda ifade özgürlüğü, düzenli parlamento seçimleri, dilekçe hakkı ile kanunsuz vergi olmayacağı, savaş ilanının parlamentodan geçebileceği, protestanların haklarının güvence altına alındığı gibi hususlar düzenlenmiştir. Bu şunun için önemlidir; İngiltere’de özellikle John Locke’un fikirlerine dayalı olarak ortaya çıkan Aydınlanma, kansız bir devrim ile İngiltere’de kilise ve kralın baskısının azaldığı daha demokratik bir yapının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Halbuki birazdan göreceğimiz üzere diğer ülkelerde pek böyle sonuçlar yaşanmamıştır.

Yukarıda da bahsettiğimiz İngiliz filozoflara ilaveten, Hollandalı bir Yahudi filozof olan Baruch Spinoza (1632 – 1677) özellikle modern İncil eleştirisi ile insanın kendisi ve evren arasındaki ilişki üzerine çalışmaları ile bilginin kaynağını tecrübe değil akıl olarak gören rasyonalizm akımının kurucularından oldu.

https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/a/a4/Benedictus_(Baruch)_Spinoza_(anoniem_schilderij%2C_Gemeentemuseum_Den_Haag)%2C_Bestanddeelnr_935-0843.jpg/946px-Benedictus_(Baruch)_Spinoza_(anoniem_schilderij%2C_Gemeentemuseum_Den_Haag)%2C_Bestanddeelnr_935-0843.jpg

  1. yy’ın başına gelindiğinde, yukarıda çok azının adını sunduğumuz filozofların fikirleri İngiltere’yi aşıp Kıta Avrupası’na ulaşmış ve özellikle Fransa’ya varmıştı. Hemen belirtmek isteriz ki 18. yy'da Fransa, Avrupa’nın en büyük devletlerinden bir tanesi olmakla birlikte, gerek Katolik kilisesinin gerekse de mutlak krallığın yoğun baskısı halk üzerinde kuvvetli şekilde hissedilmekteydi. Bunun üzerine ayrıca, Avrupa tarihinde en yıkıcı olaylardan bir tanesi olan ve Katolikler ile Protestanlar arasında 1618 – 1648 yılları arasında meydana gelen Otuz Yıl Savaşları da eklenince, özellikle dinsel ayrımcılığa karşı bir öfke oluşmuştu. Bu savaş bir çok devletin katılımı ile ancak özellikle Almanya’da cereyan etmiş ve o zamanki Alman nüfusunun %70 oranında azalmasına yol açmıştır. Bu durum aynı zamanda Almanya’nın ulus devlet olma sürecini de geciktirmiştir.

  2. yy’ın başında Fransa, son derece zengin ve büyük bir devlet olmasına rağmen, bir ikilem içerisindedir. Bir yandan filozoflar, sanatçılar, işadamları Paris’e akmaktayken, bir yandan toprak sahipleri ve kilisenin baskısı, ardından İngiltere’de yaşanan gelişmeler gözlerin Londra’ya dönmesine yol açar. Burada karşımıza Fransız aydınlanmasının iki büyük mimarı Montesquieu (1689 – 1755) ve Voltaire (1694 – 1778) çıkar.

https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/f/fc/Montesquieu_1.png

https://apollo.imgix.net/content/uploads/2020/05/1036723001.jpg?auto=compress,format&crop=faces,entropy,edges&fit=crop&w=730&h=932

Montesquieu, özellikle siyasi sistemler üzerine incelemeleri ile ön plana çıkan, güçler ayrılığı modelini ortaya atan bir filozoftur. Voltaire ise belki de Fransız aydınlanması ile birlikte tüm Aydınlanma’nın en önemli aktörlerinden bir tanesidir. Voltair’in en önemli eylemi, Katolik Kilisesi’ne yoğun bir şekilde hücum ederek, din özgürlüğü, ifade özgürlüğü, kilise ile devletin ayrılması konularında verdiği uzun süreli mücadeledir. Üretken bir filozof olan Voltaire, hemen her edebi türde, 20.000’in üzerine mektup ve 2.000’in üzerinde kitap yazmıştır! Aynı zamanda bir hukukçu olan Voltair, özellikle sansür başta olmak üzere, dini dogmalara, hoşgörüsüzlüğe ve haksızlıklara karşı mücadele vermiştir. Montesquieu ve Voltaire, İngiltere’ye yaptıkları gezi ve buradaki incelemelerinin ardından, İngiliz kazanımlarını ve gelişmeleri Fransa’ya aktaran ilk filozoflar olmuşlardır. Voltaire’in yayınları, kendisini takip eden diğer Fransız filozoflar tarafından Aydınlanma’nın temel metinleri olarak kabul edilir.

Bu noktada karşımıza ilk Ansiklopedi çıkar. Gerek keşifler gerekse de bilimsel ilerlemeler neticesinde bilginin türü ve adedi artmış; bu bilginin gerek saklanması, gerek kitlelere iletilmesi için bir araya getirilerek klasifiye edilmesi bir zorunluluk haline gelmişti. İlk olarak Ephraim Chambers tarafından 1727’de yayınlanan Cyclopedia, genişletilerek Denis Diderot (1713 – 1784) ve Jean Le Rond d’Alembert (1717 – 1783) tarafından tekrar yazıldı. 72.000 madde, 2.500 gravürden oluşan bu yapıtın tamamlanması 1751 - 1772, yani yirmi yılı aşkın bir zamanı aldı.

https://lejournal.cnrs.fr/sites/default/files/styles/lightbox-hd/public/assets/images/307438_72dpi.jpg?itok=MrOfwXUH